• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.twitter.com/@EtkinYayinevi
    • YENİ ÇIKTI... Hüznün İsyanı TURGENYEV
    • Bu biyografi, bundan yaklaşık yüz sene önce yayımlandı. Dönemi için yeni kabul edilen bir tür olan biyografik roman tarzında yazılan bu kitap, değerini günümüze kadar muhafaza etmeyi başarmıştır. Rus toplumunun taşrada oturan sıradan bireyleri için yazılmış bu kitaplar bugün de yalnızca kitap kurtlarına değil, tarihteki büyük insanların hayatı ve psikolojisi hakkında çok az bilgi sahibi olanlardan, asıl mesleği bu olanlara kadar geniş bir yelpazedeki okurlara tavsiye edilebilir.
    • Yeni Kitap... DARA DURMAK
    • Bu kitap, iki Alevi ailenin “Yol Kardeşi” yani “Musahip” olmalarını konu eden bir romandır. Merkezinde “Musahip Cemi”nin yer aldığı kitap, "Yol Kardeşi" olan iki ailenin iki çocuğunun; Melek ile Mazlum adlı iki gencin hüzünlü aşkları etrafında şekillenmektedir. Anadolu'nun bir yöresinde geçen olayı sade ve akıcı bir dille anlatan yazar, bir bakıma Alevilik kültürünü ve felsefesini edebiyat diliyle okurlara sunmaktadır. Keyifle okuyacağınıza inanıyoruz.
    • YENİ KİTAP... Evrenin Sonsuzluğunda BRUNO
    • ...Şimdi ondan ne suç ortaklarının isimlerini isteyen vardı, ne de dava arkadaşlarını satmasını talep eden. Ondan isteneni yapsa bile kimsenin zindana atılacağı yoktu. Kimseye ihanet etmeyecekti sonuçta. Peki fikirlerine ihanet edecek miydi? Yıllarca öğrettiği ve ateşli bir şekilde savunduğu fikirlerine?
      Ayağa kalktı. Kararlı ve heybetli bir duruşla, yargıçların yüzüne haykırmaya başladı: “Bana okuduğunuz bu hüküm, benden çok sizleri korkutmaktadır!”
      Uzaya giden yol ateşten geçiyordu...
    • YENİ KİTAP... Matematik Dehası PASCAL
    • Pascal’ın babası matematikle uğraşmayı ve evinde matematikçileri toplamayı severdi. Ancak, oğlunun çalışmaları için bir plan yaptığında, oğlu Latince’yi iyice benimseyene kadar matematiği bir kenara koymaya karar verdi. Blaise’in merakını bilen babası tüm matematik çalışmalarını ondan dikkatlice saklar ve hiçbir zaman onun yanında arkadaşlarıyla matematikle ilgili konuşma yapmazdı. Çocuk matematik öğrenmek istediğini söylediğinde, babası matematiği ona gelecekte öğreteceğini vaat etmişti.
    • Çağının Ötesinde Bir Dahi TESLA
    • Sıradışı geniş ve açık bir alın, karakteristik, ince hatlı zarif bir burun, çökük yanaklar, yarım bir tebessümle donakalmış ince dudaklar, bakışlarıyla insanın ruhuna işleyen yorgun ve hüzünlü o harika mavi gözler... Seksen yedi yaşındaki ihtiyarın yüzünün tüm çizgilerinde, canını kurtarmak için değil, sadece insanlık yararına bir şeyler yapabilmek uğruna, en azından biraz daha zaman kazanabilmek için ölüme ısrarla direnen ifadesi kazınmıştı. (...)
    • Doğu'nun Sönmeyen Yıldızı HAYYAM
    • ...tarih, insanoğlunun faaliyet gösterdiği her alana yeteneği olan pek çok dâhiye tanıklık etmiştir.Onlar tüm insanlığın gerçek süsü, en büyük serveti ve hazinesidir. Ömer Hayyam’ın da onlardan biri olduğunu söyleyebilir miyiz? Kesinlikle evet. Hemen aklımıza ikinci bir soru geliyor: Bu yeteneklerden hangisi daha çok göze çarpar? Adını ölümsüz kılan asıl şey nedir? Acaba Hayyam'ın hangi yeteneğini ilk sıraya ...
    • yeni kitap... Elektriğin Newton'u AMPERE
    • Daha çocuk yaşlarındayken babasının giyotinle öldürülmesinin sarsıntısıyla ruhsal bunalıma giren ve neredeyse bitkisel hayattan bir yılda çıkan, sonra da adını buluşlarıyla bilim tarihine yazdıran; ama sahip olduğu muhteşem zeka kadar da özel hayatında mutsuz olan bu büyük insanın acıklı yaşamöyküsü.
    • TÜRKİYE'DE BİR İLK...
      Tolstoy'un bilinmeyen eseri ilk kez Türkçe yayınlandı.
    • Rusya’da ilk kez 1886’da yayınlanan ama hem Çarlık Rusyası, hem de Sovyet Rusya’nın sansürü nedeniyle bilinmeyen bu kitap Türkiye’de ilk kez yayınlanmaktadır. “Yunan Öğretmen SOKRATES” kendi zamanını aşan, tüm zamanlar için geçerliliği olan bir eserdir. Yaşamlarının anlamını ve amacını merak edenler, bu kitapta kendileri için çok yeni, beklenmedik ve aradıkları doğru cevapları bulacaklardır. Bu kitap her yaş ve meslekteki insanın ilgisini çekecek bir kitaptır.
    • 8 Şubat 1828 yılında doğan JULES VERNE 196 yaşında...
    • Yazdıkları kadar biyografisi de sırlarla dolu olan Jules Verne, kendi geleceği hakkında bile hiçbir tahminde bulunmazken nasıl olmuştu da insanoğlunun yüz yıl sonra gerçekleştirdiği teknolojileri önceden hayal edip yazabilmişti? O, bilim ve teknolojiye yol gösteren bir peygamber miydi? Bilim ve teknolojide meydana gelecek gelişmeler sadece ona mı gözükmekteydi?
    • Modern Romanın Babası CERVANTES
    • “Hayatımda, kader çarkının zirvesine çıkmayı başarabildiğim tek bir gün bile olmadı. Ben ona tırmanmaya başlar başlamaz o durdu.”
      Hayat yolunun sonuna yaklaşırken Cervantes, bu üzücü sonucu çıkarmıştı. Bir taraftan etrafını kuşatmış hayat şartlarında fikirlerinin zaferi için, diğer taraftan da sonsuz maddi gereksinimleri olan kişisel varoluşu için sürdürdüğü ikili mücadelede yorgun düştü; ama yenilmedi.
    • Charles DICKENS 207 yaşında...
    • Romanlarında yoksulları, emekçileri, sağlıksız evleri, barakaları anlatan; kendi de çocuk yaşta işçi olarak çalışmış biri olarak özellikle çocukların yaşadığı zorlukları, çocuk emeği sömürüsünü, kimsesiz çocukları, güçlü bir anlatımla dile getiren; anlatımı yalın, süssüz, ancak gerçekçi ve etkileyici olan ve “... İçinde yaşanılan dönemi tüm pislikleriyle anlatan gerçekçi yazar” Charles DICKENS 7 Şubat'ta 207 yaşına girdi. Eserleriyle yaşayan DICKENS'in ilginç biyografisi bu kitapta.
    • Meksika Halk Kahramanı PANCHO VİLLA
      Çıktı...
    • "O günlerden daha kötüsünü hatırlamıyorum” diyecekti sonrasında Villa, “Allah, düşmanımın başına bile vermesin. En çok da yaralı ve bitap düşmüş askerlerimin can vermiş olması, benim onlara hiçbir şekilde yardım edememiş olmam beni mahvetti. Onca yıl komutam altında korkusuzca mücadele veren kardeşlerimin birbiri ardına düştüklerini ve arkalarında kanlarını bıraktıklarını gördükçe boşuna mı verdik bu kurbanları, halk bir gün büsbütün toprak ağalarına ve para babalarına karşı galip gelebilir mi
    • "BU KİTABI NEDEN YAZDIM?
    • Böyle bir sorunun cevabının daha ilk cümlesinde Mustafa Kemal Atatürk’ün insan olarak, teşkilâtçı olarak, ihtilalci olarak, barışçı olarak sıfatlarından bahsetmek gerekir ki, bu büyük adamın hatırasına kalbinin en samimi köşesini ayıran Türk okuyucusuna bunları anlatmak beni biraz güç duruma düşürüyor. PARAŞKEV PARUŞEV"
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam18
Toplam Ziyaret106450
videolar

ANASAYFA


     Dünyayı Döndüren Adam GALİLEO

   
Ürün Kodu : 978-975-6391-12-9
Üretici : ETKİN YAYINEVİ
Etiket Fiyatı : 95 TL (KDV Hariç)
Ürün Özellikleri
Bu kitapta, bundan 400 yıl önce, “Dünya dönüyor” diyen Galileo’nun çileli yaşamına; sıkıntılarına, acılarına ve özlemlerine ortak olacaksınız. Bu arad
        Detaylar
 
 
Detaylar

 SATIN ALMAK İÇİN AŞAĞIDAKİ SATIŞ KANALLARINI KULLANABİLİRSİNİZ. 


                         


Siz Onları Hiç Böyle Tanımadınız…
 


Yüzyıllarca evrenin merkezi olarak bilinen Yerküremizi merkez olmaktan çıkartıp evreni merkezsiz bırakma cesaretini göstererek insanlık tarihinde çığır açan bir büyük insan... İcat ettiği teleskobuyla yıldızlara uzanan ve insanoğluna uzaydaki yerini gösteren bu büyük insanın yaşamöyküsü. 
Bu kitapta, bundan 400 yıl önce, “Dünya dönüyor” diyen Galileo’nun çileli yaşamına; sıkıntılarına, acılarına ve özlemlerine ortak olacaksınız. Bu arada, “Dünya dönüyor” sözcüklerini kullanmadan Dünya’nın döndüğünü o dönemin koşullarında nasıl ustalıkla dile getirdiğine tanık olacak ve bu uğurda verdiği zorlu mücadeleyi adım adım izleyeceksiniz. Dört yüz yıl öncesinin zor koşullarında atılan cesur adımları yakından gördükçe de ileriye bakma cesaretiniz artacaktır. 
Çok değil, daha dört kuşak önce Dünya’nın sabit ve evrenin merkezi olduğunu zanneden insanoğlu, bugün uzayın derinliklerinde ilerlemektedir. Onun açtığı çığırdan ilerleyerek bugüne gelen insanoğlu kim bilir yarın neleri başaracaktır… 
Bugün okul öncesinde bile öğrenilen “Dünya’nın döndüğü” gerçeğini dile getirmek için engizisyon mahkemelerinde yargılanmayı, zindanlara atılmayı ve hatta yakılarak öldürülmeyi bile göze almak gerektiği koşullarda bilimsel düşünceyi geliştiren insanlara ne çok şey borçluyuz… 
Her uygar insanın borçlu olduğu Galileo’nun yaşamöyküsü bir bakıma insanın bilimsel düşünme tarihinin de roman diliyle anlatımıdır. 

Siz Galileo’yu hiç böyle tanımadınız… 


KİTAP ÜZERİNE NOT

Bu kitap, Galilei’nin hayatı ile ilgili günümüze ulaşan tüm belgelerin (Galilei’nin mektupları, el yazmaları, Engizisyon arşivleri, Galilei’nin bilimsel buluşları ve özel hayatıyla ilgili notlar.) titizlikle incelenmesi sonucu yazıldı. Bu belgeler, 20 ciltten oluşan Galilei’nin Toplu Eserleri’nde yayınlanmıştı.(Le opere di Galileo Galilei. Ristampa della edizione nationale. Vol. IXX, Firenze,19291939.)

Yazar, bu kitabın sayfalarında okuyucuyla polemiğe girmeye ve kitapta yer alan buluşların bilimsel açıdan incelenmesine imkân olmadığından dolayı (Çünkü olayların gerçekçi bir şekilde anlatılması söz konusuydu.) okuyucunun canını sıkma pahasına da olsa tüm olayları detaylı bir şekilde anlatmaya mecbur kalmıştır.

Araştırma niteliğinde olan yabancı eserler arasında özellikle A. Favaro’nun ve E. Wohlwill’in eserleri büyük önem taşıyor. (Carli A. Ed Favaro A., Bibliografia Galileana (15681895). Roma. 1896.

Boffito G. Bibliografia Galileana (18961940). Roma. 1943.

Galilei’nin hayatıyla ilgili Rusçaya çevrilmiş yabancı eserlerden alınan alıntılar, eserlerin son baskısından alınmıştı (Tabii ki, yazar bazı beğenmediği yerleri kitabın orijinalinden kendi çevirmiştir).


KİTAPTAN BİR ALINTI:

(…)
Galileo, babasının mutsuz olmasını istemediğinden giderek yoğunlaştığı matematik çalışmalarını elinden geldiğince gizliyordu. Öklid’i okurken masasında Hipokrat ve Galen’in tıp kitaplarını bulunduruyor, babasının ayak seslerini duyar duymaz geometri kitaplarını saklıyor ve tıp kitaplarıyla ilgilenmeye başlıyordu. Bay Vincezio, durumun düşündüğünden daha ciddi olduğundan kuşkulanmaya başlamıştı. Oğlunun geometri ve matematiğe bu kadar düşkün olması, tıp eğitimini tehlikeye düşürmesi anlamına geliyordu. Ricci ile konuşarak, dersleri askıya almasını rica etti. Ricci de Bay Vincezio’nun isteğini kırmadı, dersleri ağırdan almaya başladı. Bir süre sonra ise derslere gelmez oldu.
Gerçi Galileo da eğitim yılı başladığından Pisa’ya dönmek zorunda kalmıştı. Ancak, Ricci’nin verdiği matematik dersleri amacına ulaşmış, Galileo’nun tıp eğitiminden nefret etmesini sağlamıştı. Galileo Pisa’da geometriyle ilgilenmeye devam etmek istemiş ama Floransadan gelirken valizine koyduğundan emin olduğu Öklid’in kitabını yerinde bulamamıştı. İşte o zaman, aslında babasının her şeyin farkında olduğunu anladı.
Havaların soğumasının ardından Toskana’daki kraliyet sarayı Pisa’ya taşındı. Ostilio Ricci de kralın ekibiyle birlikte Pisa’ya gelmişti. Galileo onunla görüşmek istiyordu ama saraya geldiği zamanlarda Ricci derste oluyordu. Sarayda verdiği derslere ise ancak kralın çevresi katılabiliyordu.  Kapının arkasından duyabildiği kadarıyla Ricci dersleri oldukça iyi işliyordu. Doğrusu kapının arkasından her şey duyulmuyordu ama Galileo temel konuları atlamamak için kulaklarını dikerek dersleri dinliyordu.
Galileo sık sık saraya uğruyor, sanki birilerini bekler gibi koridorda duruyor ve Ricci’yi dinliyordu. Ricci dersi bitirir bitirmez kimseye görünmeden alel acele oradan uzaklaşıyordu. Bu, iki ay böyle devam etti. Kapının ardından her şey duyulmuyordu. Anlaşılmayan bir konu, sonraki konu üzerinde daha fazla kafa yormasını gerektiriyordu. Soracak bir kimsesi de yoktu. Bu arada Öklid’in kitabını ikinci kez ele geçirmeyi başarmıştı. Ama kitaptaki bazı konuları yeterince anlayamıyordu. Galileo tekrar Ricci’ye başvurdu.
Ricci, Galileo’yu dikkatle dinledi. Çok geçmeden yüzünde bir şaşkınlık ifadesi belirdi. Gailleo oldukça zor konuları iyi anlamış ve en önemlisi de matematiksel yorumlarına şaşırtıcı bir incelik katmıştı! “Öğretmeni kimdi?” Ricci soruyu tekrarladı. Galileo biraz durakladıktan sonra:
“Benim tek öğretmenim sizdiniz Sinyor Ostilio,” dedi.
Bu nasıl olabilirdi? Onlar Floransa’da geometri derslerine yeni başlamışlardı. Pisa’da ise, Galileo’yu derslerde hiç görmemişti. Galileo, kapının arkasında durarak Ricci’nin derslerini gizlice dinlediğini itiraf etmek zorunda kaldı. Ricci’nin içini bir heyecen kapladı. Çünkü o kralın çevresine, sadece geometrinin temellerini anlatmıştı. Oysa Galileo, Öklid’in eserlerinden birkaçını daha okumuştu. Ricci o an kararını verdi: Galileo saraydaki derslere, mutlaka katılmalıydı.
Babasına, Galileo’nun üniversitedeki derslere gitmediği haberi geldi. Baba Galileo’nun içini bir kuşku kaplamıştı. Oğlunun zengin yaşamı sürdürecek parası olmadığına göre, har vurup harman savuran zengin arkadaşlarıyla dolaşmaya başlamış olmasındı! O, Galileo okusun diye her kuruşun hesabını yaparken, oğlu serserilik mi yapıyordu yoksa? Neler olup bittiğini gidip görmeliydi hemen. Zaman yitirmeden Pisa’ya doğru yola çıktı. Bay Vincezio, Pisa’ya gidip Galileo’nun kaldığı Muzio ailesine ulaştığında Galileo evde değildi. Akrabası Muzio ve eşine, kuşkuları doğrultusunda çeşitli sorular sordu. Aldığı yanıtlar şaşırtıcıydı: Galileo serserilik yapmak bir yana, odasından bile çıkmadan sürekli okuyor ve çalışıyordu. Bay Vincezio, emin olmak için oğlunun odasına girip etrafı araştırmaya koyuldu. Masanın üzerinde bir yığın matematik kitabı vardı. Tıp kitapları ise Galileo’nun elini bile sürmediğini haykırırcasına raflarda toz içinde duruyordu. Her şey düşündüğü gibiydi. Aralarında Öklid’in kitabının da bulunduğu bir yığın geometri kitabı duruyordu ortada. İşte o zaman oğlunun da en az kendisi kadar inatçı olduğunu anladı.
Demek, gizlemeye gerek bile görmeden matematik çalışmaya devam ediyordu. Bay Vincezio, bir sonraki ziyaretinde ise Galileo’nun odasında hiç matematik kitabı göremedi. Galileo, matematikle ilgili bütün kitapları ortadan kaldırmıştı. Bu sayede babasının olası öfkesini dindireceğini düşünüyor olmalıydı. Buna karşılık babasına açıklaması gereken konular vardı. Matematikten insanın yaşamını idare edecek kadar para kazanılabildiğini kanıtlamak istiyordu belki ama bir matematik öğretmeni, tıp profesörlerine göre on kat daha az maaş alıyordu. Bunu nasıl anlatacaktı acaba? Galileo yalnızca kendi isteklerini değil, ailesinin durumunu da düşünmeliydi. Bay Vincezio, Pisa’dan ayrılırken morali çok bozuktu. Yine de oğlunun kötü yollara düşmemiş olmasından dolayı biraz olsun kendisini avutabiliyordu. İyi de, oğlunu başarılı bir doktor olarak göremeyecek miydi?
O günlerde Dünya hakkındaki bilgiler üç balina masalına göre değil, bir sisteme göre açıklanıyordu. Sistem; çok tanrılı dinlerin getirdiği yorumlardan arınmış, Aristoteles’in evren hakkındaki düşüncelerine, ünlü gökbilimci Ptolemaios’un (Batlamyus) bilgilerine ve İncil’in temel ilkelerine dayandırılmıştı.
 Aslında Dünya, aklın algılayabileceği bir sisteme göre kurulmuştu; merkezde sabit, hareket etmeyen Dünya bulunuyordu. Güneş ise, her sabah doğudan başlayarak gökyüzündeki yolunu takip ediyordu. Uzun zamandan beri bilindiği gibi, yıldızların tek ayırt edici özelliği büyüklükleri değildi. Gece izlendiğinde, yıldızların birbirlerine göre hareketsiz olduğu ama aynı zamanda hep birlikte Güneş gibi doğudan batıya doğru hareket ettikleri görülüyordu. Sanki bütün gökcisimleri, Dünya’nın etrafındaki sekizinci bir gökkubbenin içine tutturulmuştu. Yalnızca yedi gezegen; Ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter ve Satürn sürekli yer değiştiriyordu. Bu nedenle sekizinci kubbe ile birlikte hareket eden bu gökcisimlerine, “hareketsiz” ya da “sabit” yıldızlardan farklı olarak “gezegen”, yani “hareket eden” adı verilmişti.
İnsanın, üzerinde yürüdüğü Dünya’nın sert ve hareketsiz olduğuna inanması için kendi tecrübesi yeterliydi. Mantık ve duygular bu konuda hemfikirdiler: Güneş gökyüzünde hareket ediyordu. Apaçık ortada olan bu gerçeğe inanmak için kitap okumakla vakit kaybetmeye gerek yoktu! Doğrusu bazı insanlar, Kopernik denen bilim adamının yazdığı bir kitaptan bahsediyorlardı. Kopernik’e göre Güneş hareketsiz olarak duruyor, diğer gezegenler ve Dünya onun etrafında dolaşıyordu. Kimi gökbilimciler bu bakış açısının, gökteki bazı olayları daha kolay anlamaya yardım ettiği düşüncesindeydiler. Ama tutucu çevreler bunun soyut bir düşünce olduğunu ve insanın deneyimleriyle örtüşmediğini savunuyorlardı. Aristoteles’e ve onun eserlerini yorumlayanlara göre, evrenin merkezinde bulunan ve hareketsiz duran Dünya’yı birbirinin içinde hareket eden saydam, içi boş, “billur” küresel alanlar çevreliyordu. Sonuç olarak da bütün bu hareketleri sağlayanın Tanrı olduğunu söylüyorlardı. Tanrı bütün evreni insan için yaratmıştı. Bütün hareket sistemleri önceden planlanmış bir düzene göre davranıyorlardı ve bu Tanrı’nın koyduğu bir kuraldı. Madem tüm evren insanlık için yaratılmıştı, yarattığı diğer şeyler de bu amaca hizmet etmek zorundaydı: Ekili alanlar insanı doyurmak için, kuşlar ve çiçekler de insana zevk vermek için vardı. Güneş gündüz, yıldızlar ise gece ışık saçmak için yaratılmıştı.
Üniversitelerde evrenin yapısıyla ilgili öğretilen bilgiler, Aristoteles’in hareket hakkındaki kuramlarına sıkı sıkıya bağlıydı: Doğası gereği her madde, “ait olduğu yere” ulaşmaya çalışırdı... Aristoteles’e göre Dünya dört maddeden oluşuyordu: Toprak, su, hava ve ateş. Toprak ile su “ağırlığı olan madde”ler olduğundan Dünya’nın merkezine doğru hareket ederken, “hafif madde”ler olan hava ve ateş de Dünya’nın merkezinden uzaklaşırdı. Bir madde eğer ait olduğu yerde bulunuyorsa, hareket etmezdi. Buna karşılık madde, ait olduğu yerde değilse, doğal olarak, ait olduğu yere ulaşmaya çalışırdı. Maddenin bu hareketi Aristoteles’e göre “doğal hareket”ti. Eğer bir madde “ait olduğu yere” doğru hareket etmiyorsa örneğin, yukarıya doğru fırlatılan ağır madde “ait olduğu yerden”, yani Dünya’nın merkezinden uzaklaşıyorsa, o hareket zorlamayla yaratılmış demekti.
Gökcisimlerinin hareketleri düzenli olarak tekrarlanıyordu. Bu tekrarlanma da insana, gökyüzünün kendine özgü özellikleri olduğunu düşündürüyordu. Demek ki, şu ana kadar bilinen dört maddeden başka bir “beşinci madde” veya “beşinci gerçek” vardı. Bu “beşinci gerçek”te de değişmeyen düzenli tekrarlanan bir hareket mevcuttu. Nasıl ki dört maddeden oluşan “Ay’ın altındaki bu dünya”da her şey sürekli bir değişime maruz kalıyorsa, buna karşılık gökyüzü de sonsuz bir değişmezlikle varlığını sürdürüyordu… Galileo, Aristoteles’in bu düşünceleri savunan kitaplarını büyük bir ilgiyle okuyordu.
 
Galileo, Archimed’in eserlerini okuduğunda çok mutlu oldu. Archimed’de, Dünya’yı tanımasında kendisine yardımcı olacak düşünceler buldu: Fizik, matematiğin dilinde konuşmak zorundaydı. Yöntem bu olmalıydı. Galileo, Archimed’i gelmiş geçmiş en büyük bilim adamı olarak kabul etti ve onun buluşları kadar büyük buluşlar yapamayacağına inandı. Kitapların insanlara yalnızca yol gösterdiğini, bilimde gelişmenin mutlaka ölçümlere, gözlemlere ve deneylere dayanması gerektiğini anladı.
Bir gün Pisa Kilisesi’ndeki avizelerin sallanması Galileo’nun dikkatini çekti. Galileo, avizelerin giderek yavaşlayan bir salınım gösterdiğini, ama her salınımın süresinin aynı olduğunu fark etti. Bunu kendi kalp atışlarıyla karşılaştırdığında, aynı sabit salınımı saptadı. Sarkacın bu özelliğini zamanı ölçmek için kullanmak mümkündü.
Galileo, matematiğin içine girdikçe tıptan uzaklaşıyordu. Babasını, matematikten de para kazanabileceği konusunda ikna etmeye çalışıyordu ama babası kabul etmiyordu.
Pisa Üniversitesi’nde, kırk öğrencinin devam ettiği özel bir sınıf vardı. Bunlar Grandük’ün himayesinde okuyordu. Vincezio’nun, oğlunu bu özel sınıfa aldırmak için epey uğraşmasına karşın başaramaması, Galileo’nun tıp eğitiminden vazgeçmesine razı olmasının da başlangıcı oldu. Galileo’ya tıp fakültesini bırakıp Floransa’ya dönmesini ve orada özel dersler vermesini önerdi. Galileo, denileni yaptı ve Floransa’ya döndü. Derslerden boş vakit bulduğunda matematik ve felsefe kitapları okuyordu. Galileo’yu en çok evrenin yapısı ile ilgili konular ilgilendiriyordu.
Dünya’nın hareketi ile ilgili düşünceler yeni değildi. Bu konu derslerde zaman zaman işleniyordu, zira eski Yunan felsefecilerinin konuyla ilgili ortaya koyduğu düşünceler vardı. Aristoteles bunun gerçek olmadığı konusunda ortaya bir yığın kanıt sürmüştü ama Kopernik söz konusu kanıtları dikkate almamış, Dünya’nın hareketini delillerle göstermek için bir kitap yazmıştı.
Delillerle göstermek mi? Kopernik’in eserlerini okuyan insanlar, onun eserinde; Dünya’nın hareket ettiğine dair bir düşüncesinin yer almadığını ve hatta kitabının önsözünde bunun sadece hesaplamaları kolaylaştıran matematiksel bir kurgu olduğunu ifade ettiğini iddia ediyorlardı.
 
İnsanların dünyaya bakışında büyük devrim yaratan Nikolay Kopernik, bilim dünyasının haberi olmadan, Baltık kıyısındaki Fromborg kentinde sessiz sedasız öldü ve çoğu bilim adamı bu ölümü duymadı bile.
Fromborg’da, Kopernik’in ölümünden sonra şöyle bir söylenti yayıldı: Kopernik, yazdığı kitabın yeni çıkan ilk nüshasını gördükten hemen sonra ölmüştü. Kimilerine göre, zaten yaşlanmış olan Kopernik, kitabını görünce sevinçten ölmüş, kimilerine göreyse, yazdığı kitap üzerinde oynanarak bambaşka bir hale dönüştürüldüğünü görünce ihanete uğradığını düşünerek kahrından ölmüştü.
(…)


YAŞAMINDAKİ ÖNEMLİ TARİHLER
 
15 Şubat 1564; Pisa’da doğdu.
5 Eylül 1581; Pisa Üniversitesi giriş sınavını kazandı.
1585; Floransa’ya dönüş.
1586; Galileo’nun hidrostatik teraziler ve sert cisimlerin ağırlık merkezine ilişkin çalışmaları.
1587; Roma’ya ilk seyahati.
12Kasım 1589; Pisa Üniversitesi’nde verdiği ilk konferans.
15901591; “Hareket Üzerine” adlı eserin üzerinde çalışması, düşen cisimlerle ilgili yaptığı deneyler.
7Aralık1592; Padua Üniversitesi’nde verdiği ilk konferans.
1597; Orantılı pergeli icadı.
17 Şubat 1600; Giordano Bruno’nun idamı.
1604 yılı; “Cisimlerin Düşme Kanunu”nu buluşu.
   Yılın sonu; yeni yıldız hakkında tartışmalar.
1605; “Checco’nun diyaloğu.”
1606, “Geometrik ve Askeri Pergelin Kullanımı” adlı kılavuzun basılması.
1607, NisanMayıs; B.Kapra’ya karşı açılan dava.
   Ağustos; “Kapra’nın İftiralarına Karşı Galileo’nun Savunması” adlı eserin basılması.
1609 Yazı; Teleskopun  icadı.
   Sonbahar; Galileo’nun ilk teleskopik gözlemleri.
1610, Ocak; Jüpiter uydularını buluşu.
   Mart ortaları; “Yıldızların Habercisi”nin yayınlanması.
   Temmuz sonu; “Üçlü” Satürn’ü buluşu.
   TemmuzAğustos; Güneş lekelerinin ilk gözlemleri.
   12 Eylül; Floransa’ya dönüş.
   Aralık; Venüs’ün evrelerini buluşu.
1611, İlkbahar; Roma’ya ikinci seyahat.
         25 Nisan; Galileo, Vaşakgözlüler Akademisi’nin üyesi oldu.
          Mayıs; Roma Heyeti’nde Galileo’nun adına yapılan tören.
          Yaz ve Sonbahar; Floransa’da yüzen cisimlere ilişkin tartışmalar.
1612, Yaz; “Suda Bulunan Cisimler Hakkında Yorumlar” adlı eserin basılması.
1613, Nisan; “Güneş Lekeleri Hakkında Mektuplar”  eserinin yayınlanması.
          21 Aralık; “Castelli’ye Mektup”
1615;“Büyük Düşes Cristina’ya Mektup”
          Aralık sonu; 1616 yılı Ocak ayı başı; “Med Cezir Hakkında” Kardinal Orsini’ye gönderilen mektup.
1615, Aralık1616 Haziran; Roma’ya üçüncü seyahati.
1616, 26 Şubat; Galileo’nun Dünya’nın hareketiyle ilgili fikre bağlı kalması ve savunması yasaklanıyor.
          5 Mart; Dünya’nın hareketiyle ilgili kuramı yasaklayan karar yürürlüğe giriyor.
1623; “Kontrol Terazisi” adlı eserinin basılması.
1624, İlkbahar; Roma’ya dördüncü seyahat.
          Sonbahar; “İngoli’ye Mektup”
16251630; “İki Temel Evren Sistemi Üzerine Konuşma” adlı eseri üzerinde çalışması.
1630, İlkbahar; Roma’ya beşinci seyahat.
1632, Şubat; “Diyalog”un basılması.
          Ekim; Engizisyon Galileo’yu Roma’ya çağırıyor.
1633, 22 Haziran;Galileo’nun  Kilise’den uzaklaştırılması.
          TemmuzAralık; Siena’ya sürgüne gönderilişi.
          Aralık ortası; Arcetri’ye dönüş.
1638, Temmuz; “Matematik İspatları ve Sohbetler” adlı eserin basılması.
1642, 8, Ocak; Galileo’nun ölümü.
 
 KAYNAKLAR
 
1. Frederick Engels. Doğanın Diyalektiği (kısa özet). Moskova.1955.
2. Engels,  AntiDühring. Moskova, 1957.
3. Engels, Ütopyadan Bilime Doğru Sosyalizmin Gelişimi. Moskova, 1960
4.Yelyeviç A.İ., Galileo Galilei (15641642). (Galileo Galilei ile ilgili eserleri tanıtan bir rehberkitap.)
5.Galileo Galilei, Seçme Eserler. İki Cilt. Moskova, 1964. Kaynaklar (hem Rus hem de yabancı): 2.cilt, sayfa 519569. (Hazırlayanlar: U.İ.Frankfurt ve Y.A.Türina).
6. Yeremeyeva A.İ., Dünya’nın Ünlü Astronomları. Moskova,1966
7. Galileo Galilei, Seçme Eserler. Çeviriler. 2 Cilt. Moskova, 1964. Önsöz,  Akademi üyesi A. Y. İşlinski. Yorumlar ve notlar,  A. İ. Dolgov,  İ. N. Veselovskiy, İ. B. Pogrebısskiy, Y. G. Perel rehberliğinde hazırlanmıştır. Ek sayfalarda B. G. Kuznetsov’un, L.Y.Maystrov’un, İ. B. Pogrebısski’nin, U. İ. Frankfurt’un ve L. V. Jigalova’nın makaleleri yer almaktadır.
8. Antselioviç Y.S. Galilei. Moskova,1955
9. Assonov V., Galilei Engizisyon Mahkemesi’nde. Moskova, 1870.
10. Bayev K.L. Yeni Astronominin Kurucuları. Moskova,1955.
11. Bubleynikov F.D. Galilei. 1964
12. Vıgodskiy M.Y., Galilei ve Engizisyon. M.L.,1934.
      “Galileo Galilei”. Toplu Makaleler. M.L.,1943.
      “ Galilei ve Çağdaşlık”. Toplu makaleler. M.1964.
      “Galileo Galilei. 15641964”. 16. Sayı. 1964.
13. Getrsen A.İ., Doğa Araştırmasıyla İlgili Mektuplar. Toplu eserler. 3 cilt, 1954.
14. Grigoryan A.T. ve Zubov V.P., Mekaniğin Temel Kavramlarının Gelişimiyle İlgili Makaleler.  Moskova, 1962.
15. Dierd N., Galilei’nin İzlediği Bilimsel Düşüncenin İlerici Özellikleri. “Tarihsel ve Astronomi Araştırmaları”, 2. Sayı M., 1956.
16. Kuznetsov B.G.., Galilei. Moskova, 1964.
17. Olşki L., Yeni Kavramlar Bazında Yazılmış Bilimsel Edebiyat Tarihi. Almanca’dan çeviri. 3.Cilt: “Galilei ve Yaşadığı Dönem”,M.L.,1933.
18. Perel Y.G.. Evren ile İlgili Görüşlerin Gelişimi. Moskova, 1962.
19. Sedov L.İ., Galilei ve Mekanik’in Temel Kavramları. Moskova,1964.
20. Steklov V.A. Galileo Galilei. Berlin. 1923.
21. “Klasik Bilimin Başlarında” Toplu makaleler. M.1968.
22. Tseytlin Z.A. Galilei. “Büyük Adamların Hayatı” Moskova,1935 (Bu kitabın ekinde Engizisyon arşivlerine ait bir dizi belge sunuldu.).
23. Şişakov V.A. Galileo Galilei. Moskova,1964.
 
  
                           
 




 
 
YAZAR, ÇEVİRMEN VEYA BAYİ OLARAK
BİZİMLE ÇALIŞMAK İSTER MİSİNİZ?